Hayatın ne kadar sürmesini istediğiniz, sadece genetikle değil, aynı zamanda yaşam tarzı ile de doğrudan ilişkilidir. Bu düşünce, yüzyılı devirmiş iki kadının bilgilerinde net bir şekilde görülebilir. 100 yaşına basan bu kadınlar, beslenme ve egzersiz gibi geleneksel sağlıklı yaşam kurallarını sorgulayan, yaşanmış tecrübelerle dolu açıklamalarda bulundu.
Uzun bir hayat süresinin en önemli etkenlerinden biri psikolojik sağlıktır. 100 yaşındaki kadınlarımız, hayatlarının her alanında olumlu düşünmeye ve stresten uzak durmaya vurgu yaptılar. Aile ve arkadaş ilişkilerinin uzun yaşam üzerindeki etkisi tartışılmaz. Sosyal çevre, insanın ruh halini ve motivasyonunu güçlendirir. Bu kadınlar, sevdikleriyle geçirdikleri zamanı, hayatlarının en değerli parçalarından biri olarak tanımlıyorlar.
“Her gün birine gülümsemek benim için çok önemli,” diyor 100 yaşındaki Fatma teyze. Gülen yüzlerin etraflarında yarattığı pozitif enerji, sadece ruhsal değil fiziksel sağlığı da destekliyor.
Beslenme konusunda çok katı kuralların olmadığını söyleyen bu kadınlar, “Kendinize yasak koymayın, hayatı tadın,” diye ekliyorlar. Güneş ışığına maruz kalmanın ve doğal gıdaların önemi de burada devreye giriyor. Aşırı işlenmiş gıdalardan ve katkı maddelerinden uzak durmanın yanı sıra, beslenmenin bir keyif meselesi olduğunu vurguluyorlar. Her bölgeden gıdaların harmanlandığı, taze ve mevsime uygun besinler tercih eden bu kadınların, sağlıklı bir ömür sürmelerindeki en büyük sırlarının buradan kaynaklandığı düşünülüyor.
İlginç bir şekilde, bu kadınlar hiç diyet yapmamışlar. Bunun yerine, dengeli ve çeşitli bir şekilde beslenmeyi tercih etmişler. Yağsız etler, yeşil sebzeler ve taze meyveler gibi doğal yiyeceklerle oluşturdukları bir beslenme programı, genel sağlıklarına katkı sağlamış. Unutulmaması gereken bir diğer nokta ise, su tüketiminin önemi. Günde yeterince su içmenin, cilt sağlığı ve genel vücut işlevleri için hayati olduğu belirtiliyor.
Egzersiz konusuna gelince, her ikisi de fiziksel aktiviteyi günlük yaşamlarının ayrılmaz bir parçası haline getirmiş. Ancak bu aktiviteler, kas geliştirme veya zayıflama amaçları taşımak yerine daha çok yaşam sevincini artırmak ve vücut hareketliliğini sağlamak üzerine inşa edilmiş.
Yaşamın her evresinde sosyal bağlantıların önemini kavrayan bu kadınlar, “Sevgi dolu bir çevreye sahip olmak, ruhumuzun besinidir,” diyerek sosyal yaşamlarının zenginliğinin onlara kattığı değeri aktarıyorlar. Sağlıklı ilişkiler kurarak kurdukları güçlü sosyal ağ, onların hayatta daha mutlu ve huzurlu olmalarını sağlamış.
Uzun yaşamın sırrının yalnızca fiziksel sağlıkta değil, ruhsal sağlıkta da yattığını söylemek, bu kadınların gözünden kaçmamış. Karşılıklı destek sağlayan, birbirlerini anlayan bir arkadaş grubuna sahip olmanın, insanların motivasyonunu artırdığı ve hayattaki zorluklarla daha kolay başa çıkmalarını sağladığı düşünülüyor.
Özetle, yüksek yaşa ulaşmış bu kadınlar, mitolojik birer figür gibi, ziyade geleneksel sağlık önerilerine uymamakla beraber bambaşka bir bakış açısı sunuyor. Uzun yaşamın sırrı, fiziksel sağlığın yanı sıra ruhsal mutluluk ve sosyal ilişkilerin gücünde saklı. Bu öğreti, birçok insana ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Herkesin merak ettiği uzun yaşam formülünün aslında ne kadar basit olduğunu görmek herkes için oldukça umut verici!