Okuma, insan hayatında birçok kapıyı aralayan, düşünce dünyasını zenginleştiren ve hayal gücünü geliştiren bir eylemdir. Türkiye'de pek çok insanın kitaplarla kurduğu bağ, çeşitli hikayeler ve anılarla doludur. Ancak bazıları bu tutkuyu sadece bir hobi olarak değil, bir yaşam biçimi olarak benimser. İşte, tam da bu örneklerden biri: 8 yaşında kitaplarla tanışan ve 71 yıldır kesintisiz olarak okuma alışkanlığını sürdüren bir birey. Bu denli uzun bir sürede kitaplar onun yaşamında ne tür değişiklikler yarattı? İşte bu sorunun cevabı, yalnızca kişisel bir hikaye değil, aynı zamanda kitap okuma alışkanlığının toplumsal önemi açısından da dikkat çekici bir örnek olarak karşımıza çıkıyor.
Dünyada pek çok insan, çocukluk döneminde başlayan okuma alışkanlığını ömür boyu sürdürmektedir. 71 yıl önce 8 yaşındayken bir kitapla tanışan bu birey, bir yudum merakla ilk sayfayı çevirdiğinde, okuyacağı evrenin kapılarını ardına kadar açmış oldu. Çocukluğunun ilk yıllarında, özellikle kütüphaneye yapılacak kısa ziyaretlerin bile hayatına nasıl bir yön verdiğini hatırlıyor. Ailesinin onu teşvik etmesi, kitaplarla kurduğu ilk ilişkiyi unutulmaz kılarken, zamanla bu ilişki derinleşti ve tutkuya dönüştü. İlk okuduğu kitapları, sayfalarındaki maceraları ve kurgusal dünyaları unutamıyor. Düşünceleri, ilk okuduğu öykülerin kahramanlarıyla dolup taşan hayali dünyalarına açılan bir kapı olmuşken, sadece eğlenmekle kalmamış, aynı zamanda öğrenmeye merak sarmıştır.
81 yaşındaki bu kişi, yıllar içinde farklı türlerdeki kitaplarla tanıştı, farklı dünyalara girdi ve her bir kitapla kendi yaşamına yeni anlamlar katmayı başardı. Romanlar, denemeler, biyografiler ve başyapıtlar… Hepsi de onun zihninde ve kalbinde yer etti. Zamanla okumanın sadece bir çare değil, kafa açıcı bir aktivite olduğunu fark etti. Bu süreçte edindiği bilgi ve deneyimler, yalnızca kitap sayfalarında kalmadı; aynı zamanda zihninde, çevresindeki insanlarla paylaştığı ilham verici deneyimlere dönüştü. Okuma, ona yalnızca entelektüel bir birikim kazandırmakla kalmadı, aynı zamanda insan ilişkilerinde de derin bir bağ kurmasını sağladı. Kitapların evrenselliği sayesinde, farklı kültürlerden, farklı yaşam şekillerinden insanlarla bağlar kurdu. Okuduğu her kitap, onun dünyaya bakış açısını genişletti ve zenginleştirdi.
Bu süre zarfında okudukları sayesinde, kendi hayatında da pek çok hikaye yazdı. İlgi alanları değişse de okuma alışkanlığı asla azalmadı. Hangi dönemde hangi kitapları okuduğu ise dönemin ruhunu, kültürel değişimleri ve toplumsal olayları daha iyi anlamasına yardımcı oldu. Kütüphanesinde birçok farklı yazarın eserleri ve çeşitlilikte kitaplar bulunduran bu tutkulu okuyucu, her bir kitabın birer hazine olduğunu biliyor. Örnek vermek gerekirse, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar'ın ‘Huzur’ romanı, onun sanata bakışını değiştiren noktalardan biri oldu. Yabancı yazarların eserleri de onun okuma tutkusunu besleyen kaynaklar oldu.
71 yıl süren bu okuma serüveni yalnızca bir bireysel hikaye değil, aynı zamanda toplumsal bir olayın da yansıması. Bu kişinin yaşamı, kitapların gücünü ve kültürel mirasın önemini yaşatırken, genç nesillere de kitap okuma alışkanlığını benimsetmek için güzel bir örnek teşkil ediyor. Okuma alışkanlığının, her bireyin yaşamına katacağı değerlerin vurgulandığı bu hikaye, okuyucular için ilham kaynağı olmaya devam ediyor. Okuma, bir bireyin sadece bilgilenmesini değil, aynı zamanda kendisini keşfetmesini, duygusal gelişimini ve sosyal ilişkilerini olumlu yönde etkilemesini sağlıyor. Herkesin hayatında bu denli güçlü bir tutku olmasını umarak, bu yolculuğun daha pek çok insana ilham vermesi dileğiyle, 71 yıldır süren bu okuma aşkını yaşatan bireyi kutlamak gerek.
Sonuç olarak, kitaplar yalnızca kağıt ve kelimelerden oluşan bir objeden ibaret değildir. Onlar, hayal gücümüzü harekete geçiren, kendimizi bulmamızı sağlayan ve zihnimizi açan kapılardır. 71 yıldır bu kapıları aralayan birinin hikayesi, bizlere okumanın bir yaşam biçimi olarak benimsenmesi gerektiğini hatırlatıyor. Her yaşta edilebilecek bu alışkanlık, bireylerin yalnızca kendi iç dünyalarına değil, toplumsal değişime de katkıda bulunma imkânı sunuyor. Bu tür tutkular, toplumda kalıcı izler bırakabilir ve kim bilir, belki de okuma aşkına sahip genç nesiller gelecekte edebiyat dünyasında çığır açarlar!