1918 yılında başlayan Rusya-Türkiye diplomatik ilişkileri, 105 yıl boyunca birçok değişim ve dönüşüm geçirdi. Bu süre zarfında, iki ülkenin ilişkileri ekonomik, politik ve kültürel alanda şekillenirken, zaman zaman dostane, zaman zaman da gerilimli bir seyir izledi. Günümüzdeki ilişkilerin, her iki ülkenin de stratejik çıkarları doğrultusunda güncellenmesi ve yeni bir döneme girmesi, önümüzdeki yıllar için büyük önem taşımaktadır.
Rusya ile Türkiye arasında kurulan diplomatik ilişkilerin temelinde, her iki ülkenin de bölgede etkinlik sağlama arzusu yatıyor. İki ülkenin ilişkileri, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzansa da, modern anlamda ilişkilerin başlaması Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından gerçekleşti. Türkiye, söz konusu dönemde Rusya ile yaptığı ticaret anlaşmaları ve enerji iş birlikleriyle dikkat çekti. Özellikle 2000’li yılların başında artan enerji ihtiyacı, iki ülke arasındaki ilişkilerin güçlenmesinin önünü açtı.
2002 yılında Türkiye ile Rusya arasında imzalanan enerji anlaşmaları, ilişkilerin daha da derinleşmesine zemin hazırladı. Enerji alanındaki iş birliklerinin yanı sıra, savunma sanayi, turizm ve tarım gibi çeşitli sektörlerde de ortak projeler geliştirildi. Özellikle Türkiye’nin, Rus doğal gazını Avrupa’ya taşıma arzusuyla birlikte, iki ülke arasında stratejik işbirlikleri önem kazandı.
Bugün, Türkiye ve Rusya arasındaki ekonomik ilişkilerin boyutu 30 milyar doları aşmış durumda. İki ülke, özellikle enerji ve turizm alanında büyük yatırım fırsatlarına sahip. Türkiye, Rus gazını Avrupa’ya taşıyarak enerji bağımlılığını azaltmakta, Rusya ise Türkiye'ye olan enerji ihracatını artırmaktadır. Bu ilişkiler, her iki ülkenin de ekonomik büyümesine olumlu katkılar sağlamakta ve bölgesel işbirliklerine zemin hazırlamaktadır.
Ancak, Rusya-Türkiye ilişkileri yalnızca ekonomik boyutla sınırlı değil. Suriye, Libya ve Karabağ gibi bölgesel krizlerdeki tutumları, iki ülkenin çeşitli stratejik işbirliklerini etkiliyor. Örneğin, Suriye’deki iç savaş sırasında, Türkiye’nin Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonları, Rusya ile gerginliklere yol açmıştı. Ancak iki ülke, bu süreçte karşılıklı anlayış ve işbirliği ile gerilimi azaltmayı başardı. Bu durum, Rusya-Türkiye ilişkilerinin ne denli karmaşık ve çok katmanlı olduğunu gösteriyor.
Öte yandan, Türkiye’nin Batılı müttefikleri ile de ilişkileri, Rusya ile olan bağlarını etkileyen bir başka önemli faktör. NATO üyeliği sebebiyle Batı ile olan ilişkilerini sorgulayan Türkiye, aynı zamanda Rusya ile geliştirdiği iş birlikleri sayesinde stratejik bir denge kurmayı hedefliyor. Türkiye’nin, S-400 hava savunma sistemlerini satın alması, bu denge arayışının en çarpıcı örneklerinden birisidir. Bu durum, Türkiye’nin bağımsız güvenlik politikaları geliştirdiği ve Rusya ile sıkı bir işbirliği içinde olduğu anlamına geliyor.
Tüm bu dinamiklerle birlikte, Rusya-Türkiye ilişkileri, gelecekte de uluslararası politikada önemli bir denge unsuru olmaya devam edecektir. Her iki ülkenin de jeopolitik güçlerini artırma çabaları, ilişkilerin daha da derinleşmesini sağlayabilir. Özellikle enerji alanındaki işbirlikleri, stratejik anlaşmalar ve ekonomik ortaklıklar, iki ülkenin karşılıklı bağımlılığını artırmaktadır.
Sonuç olarak, Rusya-Türkiye ilişkilerinin 105’inci yılı, sadece geçmişin bir öyküsü değil, aynı zamanda geleceğe yönelik bir harita çizmektedir. İki ülke arasındaki diplomatik ve ekonomik denge, sadece bölgesel değil, global anlamda da büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, hem kendi iç dinamikleri açısından, hem de uluslararası sistemdeki dengeler açısından büyük önem arz etmektedir.